Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) tarafından “Dünya Kadınlar Günü” ile ilgili yapılan açıklamada, CİSED Genel Başkanı Psikoterapist Cem Keçe “Diğer özel günlerin pek çoğunun aksine, Dünya Kadınlar Gün, kutlama ya da eğlenme amacı değil, farkındalık yaratma ve dikkat çekme amacı taşır” dedi ve 8 Mart 1857 tarihinde New York’ta bir tekstil fabrikasında 40.000 işçinin daha iyi çalışma koşulları için yaptığı grevde polisin işçileri fabrikaya kilitlemesinden sonra çıkan yangında ölen 129 kadın işçinin anısına ithaf edilen ve kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olma savaşını temsil eden Dünya Kadınlar Günü’nün, her geçen gün daha fazla kadının cinsel taciz, tecavüz, şiddet ve cinayet kurbanı olduğu ülkemiz için ayrıca önem taşıdığını vurguladı. “Kadınların cinsel taciz, tecavüz, şiddet ve cinayet hedefi olmaktan kurtarılması için elbette tek bir gün yeterli değildir, bunun için topyekûn bir toplumsal mücadele gereklidir. Dünya Kadınlar Günü de bu anlamda ülkemizde kadınların sorunlarına yönelik eylem planlarının hazırlanması ve harekete geçilmesi için bir başlangıç noktası ve bir tetikleyici olması açısından önemlidir” dedi.
KADINA YÖNELİK ŞİDDET NORMALLEŞTİRİLEMEZ
Ülkemizde kadınların psikolojik, ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel sorunlarının saymakla bitmeyeceğini ifade eden Keçe, en öncelikli ve en acil çözülmesi gereken kadın sorunlarının fiziksel ve cinsel şiddet olduğunun altını çizerek şöyle söyledi: “Çünkü çok sayıda kadın, genellikle ya ayrıldıkları eşleri ya da istemedikleri halde evliliklerini sürdürmek zorunda oldukları eşleri tarafından fiziksel ve cinsel şiddete maruz bırakılıyor ya da şiddet türlerinin en vahşi biçimini görerek öldürülüyor ya da intihara sürükleniyor. Bu türden vahim haberlerin duyulmadığı tek bir gün geçmiyor. Kadınların maruz bırakıldığı şiddet sadece fiziksel ve cinsel şiddet şiddetle sınırlı kalmıyor; şiddetin hemen her türlüsüyle karşı karşıya kalıyorlar. Kız çocuklarının okutulmamasından, kadınların toplumsal alanda ikincileştirilmesine, istenmeyen evliliklerden, çocuk yaşta evlendirilme gibi zorlamalara kadar kadının bireysel seçim ve yaşam haklarını ortadan kaldıran şiddet türlerinden birini ya da birkaçını ülkemizde on kadından birinin yaşıyor olması durumun vahametini gözler önüne seriyor. Kadınların bedensel ve ruhsal bütünlüğünü tehdit eden her türlü şiddet kesinlikle kabul edilemez bir durumdur. Toplumsal yaşamın her alanında; evde, işte, okulda, sokakta kadınlara uygulanan şiddetten daha da kabul edilemez olanı, bu durumu normal görmeye başlayan toplumsal algıdır. Oysa, bu konu en çok duyarlı olunması gereken, en fazla tepki gösterilmesi ve mücadele edilmesi gereken toplumsal sorunlardan biridir ve yapılması gereken çok şey vardır.”
KADIN SORUNLARININ ÇÖZÜMÜ İÇİN HERKES ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYMALIDIR
Keçe, öncelikle kadınları cinsel nesneye indirgeyen anlayışın toplumsal hafızadan tamamen kazınabilmesine yönelik farkındalık ve bilinçlendirme çalışmalarının yürütülmesi, yeni nesillerin bu anlayıştan tamamen uzak yetiştirilmesi amacıyla eğitim sisteminin düzenlenmesi ve okullarda formel cinsel eğitimin verilmesinin şart olduğunu belirterek “Kız çocuklarına tecavüzden korunmayı öğretmek yerine, erkek çocuklara tecavüz etmemeyi öğretmek gereklidir” dedi. Kadınlara yönelik suçların giderek artmasının bu konudaki mevcut yasa ve yaptırımların yetersizliğinin göstergesi olduğunu belirten Keçe, “Toplumun kalbinde kanayan bu büyük yaranın kapanabilmesi için, kadın haklarının hem erkekler hem kadınlar tarafından iyice anlaşılması ve uygulanmasını sağlayacak eğitim ve yasal düzenleme çalışmaları yapılmalı, kadın haklarının ihlali ile ilgili cezalar arttırılmalıdır” dedi. Tüm sivil toplum kuruluşları tarafından da kadın sorunlarına yönelik sosyal projeler ve bilinçlendirme kampanyaları düzenlenmesi gerektiğini sözlerine ekleyen Keçe, “Bu konuda herkes elini taşın altına koymak zorundadır. Aksi halde sadece kadınları değil, onlarla birlikte onların yetiştirdikleri çocukları ve dolayısıyla aileleri, sonuçta da toplumu daha kötü bir gelecek bekliyor olacaktır” ifadesine yer verdi.