CİSED BAŞKANI PSİKOTERAPİST CEM KEÇE: “ŞEHVET SEVGİDEN ÇOK DAHA GÜÇLÜDÜR!”
Gerek yakın ilişkilerde olsun gerekse evliliklerde, partnerler arasında yaşanan çatışmaların önemli bir bölümünün ‘istemek’ ve ‘reddetmek’ yüzünden meydana geldiğini hiç düşündünüz mü? İstemek ve reddetmek bireyin öz hakkıdır ancak istemekten vazgeçmek ve reddedilme korkusu yaşamak bir süre sonra ilişkilerin sonunu getirebiliyor.
İSTEK VE TALEP FARKI
Bu çarpıcı tespit Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) Genel Başkanı Psikoterapist Cem Keçe’den geldi. Evlilik terapisi için kendisine başvuran çiftlerdeki anlaşmazlıkların derinine indiğinde, taraflardan birinin istemesi ve diğerinin reddetmesi ile başlayan bir ego ve iktidar mücadelesinin karşısına çıktığını belirten Keçe, çiftlerin süreç içinde birbirleriyle giriştikleri mücadele sonucunda aldıkları hasar yüzünden, çözümü basit olan bu durumdan ötürü ilişkilerinin bitme noktasına geldiklerini de fark edemediklerini kaydetti. Çoğu tartışmaların kökeninde ‘istek’ ve ‘talep’ arasındaki terimsel farkın doğru algılanmamasının yattığını belirten Keçe, “Aslında istemek ve talep etmek arasında çok ciddi bir nüans farkı vardır. İstek karşınızdakini özgür bırakır. Yani isteğinizi yerine getirme ya da getirmeme seçimini sunar ve seçme özgürlüğü kişiyi gerilime sürüklemez. Ancak talep, karşı tarafı mecbur bırakır. Gönülsüzce yapar, görev olarak görür, zorunluluk olarak yerine getirir. Bu da kişinin egosunu rahatsız eder ve gerginlik hissetmeye zorlar” dedi.
SOMUT KONUŞUN
Psikoterapist Cem Keçe, istemenin önemli bir özelliğinin de soyut değil somut şekilde ifade edilmesi olduğunu söyledi. Kadınların yapıları itibariyle erkeklere göre ima etmeye ve soyut kavramlar üzerinden isteklerini ifade etmeye yatkın olduklarını belirten Keçe, bu durumun yanlış anlamalara ve beraberinde de iletişim sorunlarına yol açtığını söyledi. Keçe, “Bana sevgi göster” ya da “Bana ilgi göster” gibi ifadelerin soyut istekler olduğunu, karşı tarafın karşılık göstermemesi üzerine bu ifadeleri kullanan tarafın derin hayal kırıklığı yaşadığını belirterek, “Soyutluk yerine somutluğu tercih edin. Tam olarak ne istediğinizi ‘somut ve yapılabilir bir davranış’ olarak söyleyin. ‘Bana sevgi göster’ demektense ‘Bu akşam işten eve geldiğinde bana beş dakika sarılmana ihtiyacım var’ demeyi tercih edin” dedi.
İSTEK YERİNE GELİRSE ARMAĞANDIR
Keçe, istemek kadar reddetmenin de kutsal bir hak olduğunun altını çizdi. Kişilerin istekleri kabul etmesi gibi reddetmeye de hakkı olduğunu ve reddedilen tarafın bunu anlayışla karşılaması ve küsmemesi gerektiğini vurguladı. “Taraflardan birinin isteği yerine gelirse bunu bir ‘armağan’ olarak kabul etmelidir. Teşekkür edilmeli ve bu durum bir dahaki isteği için açılan bir kapı gibi görülmelidir. Ama eğer istek yerine gelmezse de bunu bir mesele olarak görmeyin, küsmeyin, kırılmayın, geri çekilmeyin, asla tartışmayın” diyen Keçe, defalarca reddedilmeyi göze alarak istemekten de asla vazgeçilmemesi gerektiğini vurguladı. İsteğin ilişkilerde çatışmaları azalttığını, şehveti ve cinsel arzuyu ateşlediğini ifade eden Keçe şunları kaydetti: “Her suçlamanın, eleştirinin ve olumsuz değerlendirmenin ardında gizli bir istek yatar. Bu isteği kişinin keşfedip, söze koyması, partnerinden istemesi gerekli. ‘Sen beni sevmiyorsun, benimle ilgilenmiyorsun’ diyen kişinin gizli isteği aslında ‘Beni sev, benimle ilgilen’ şeklinde soyut bir istektir. Bu soyut istek de ‘Haftada bir gün seninle sinemaya gitmeye ihtiyacım var’ şeklinde somut bir istektir aslında... Ancak bu isteği fark etmek ve dile getirmek yerine suçlamak belki birçok çifte daha kolay geliyor. Çünkü çoğu çift daha önce bu isteklerini ifade etmiş ve reddedilmiş oluyor veya reddedilmekten çok korkuyor, herkesin kendisini sevmesi ve ilgilenmesi gerektiğine inanıyor. Bu yüzden bilinçdışında istemeden bir ‘korku çemberi’ oluşturuyor.”
İSTEMEKTEN VAZGEÇEN İLİŞKİSİNDEN VAZGEÇER
“Oysa kişi korku çemberini kırarak karşısındakini suçlamayı bir kenara bırakmalı ve bu isteğini özgürce fark etmeli, koşulsuzca ve karşılık beklemeden partnerine açık açık ifade etmelidir. Bu isteğini utanmadan, reddedilmeyi göze alarak net bir dille söylemelidir. Eğer talep karşılık görürse ve partneri ona istediğini verirse, bunu bir armağan gibi kabul etmeli ve teşekkür etmelidir. Ama partneri bu talebi yerine getirmiyorsa da kişi bu durumu asla şahsileştirmemelidir. Kimliğine, kişiliğine bir hakaret gibi görmemeli ve ne olursa olsun partnerinin bir seçimi olarak buna olgunca saygı göstermelidir. İstemekten vazgeçen ilişkisinden de vazgeçer. Mutluluğundan da vazgeçer. Şehvetten de vazgeçer. Oysa şehvet güçlü bir haz ve istek döngüsüdür, sevgiden çok daha güçlüdür. Ulaşılmazlık, yenilik, gizem ve yasak olmak üzere dört ilkesi olan şehvet, asla ayıp, yasak veya utanç verici değildir, yalnızca bizim içimizde değil, bütün dünyanın içinde bulunan can suyudur. İstemekten ve şehvetin can suyundan vazgeçenler bunu egosunun zedelenmesi ve kişiselleştirmesi ile ilişkileri çıkmaza götürür. Bu da aldatmaların önünü açar ve ilişkilerin bitmesine neden olur.”