CİSED GENEL BAŞKANI PSİKOTERAPİST CEM KEÇE: “SAĞLIK GÖREVLİLERİ KELLE KOLTUKTA ÇALIŞMAK ZORUNDA DEĞİL!”
İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesinde fizik tedavi biriminde görevli asistan doktor Kadir Songür’ün, hastası B.K. tarafından jiletli saldırıya uğraması üzerine tekrar gündeme gelen sağlık çalışanlarına şiddetin önlenmesi konusunda Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED)’ndenönemli bir açıklama yapıldı.
SAĞLIK GÖREVLİLERİ KELLE KOLTUKTA ÇALIŞMAK ZORUNDA DEĞİL
CİSED Genel Başkanı Psikoterapist Cem Keçe, “Sağlıkta şiddet bitmiyor, her geçen gün yeni bir şiddet haberi içimizi acıtıyor. Susmak ve tepkisiz kalma sağlık çalışanlarına yönelik şiddeti onaylamaktır. Peki bu şiddet neden ortaya çıkıyor? Şiddet kültürünün yaygınlaşması, sağlık sistemiyle ilgili yapısal sorunlar, medya ve yönlendiricilerin sağlık çalışanlarıyla ilgili olumsuz mesajları, meslektaş ve meslek örgütlerinin yetersiz dayanışması ve kamuoyu oluşturamaması başlıca nedenler arasında yer alıyor. Sağlıkta alt yapı ve donanım eksiklikleri, personel yetersizliği veya kötü işletmecilikten kaynaklanan beklemeler devam ettikçe, uzayan kuyruklar, geciken randevular, boş yatak bulunamaması gibi sorunla çözüm bulunamadığında, iltimas ve adam kayırmacılık devam ettiğinde, sağlık personelin iletişim konusundaki yetersizliğine çözüm bulunamadıkça ve performans sistemi devam ettikçe sağlıkta şiddet de devam edecektir. Her meslekte olabilecek bazı kötü örneklerden yola çıkılarak, tüm hekimlerin ‘gözü paradan başka bir şey görmeyen’ tipler şeklinde lanse edilmesi, yöneticilerin, yazarların, çizerlerin, kamuoyunda etkili ve yetkili kişilerin, hekimleri rencide edici, küçük düşürücü söylemleri şiddetin de devamını sağlayacaktır. Ancak insanların iyiliği için gece gündüz hizmet veren sağlık görevlileri kelle koltukta çalışmak zorunda değildir” dedi.
ŞİDDET NEDEN ORTAYA ÇIKIYOR?
Keçe, insan doğasında “şiddet uygulama” eğilimi ve enerjisi olduğunun altını çizerek “Bu enerji yararlı alanlara ve faaliyetlere kanalize edilemediğinde, çocukluktan itibaren sorunlar şiddet kullanılarak çözülmeye başlar. Çocuklar ve gençler televizyonda her gün onlarca şiddet sahnesi seyrediyor. Bu programlar, toplumsal ahlaka gücü kutsayan ‘güçlü olanın haklı olduğu’ fikrini aşılıyor. Genel olarak sorunları çözmek için konuşma, dinleme ve empati kurma alışkanlığımız olmadığı ve olumsuz duyguları yönetmeyi bilmediğimiz için başvurulan en kolay yol şiddet kullanımı oluyor. Öte yandan genel olarak, şiddet, 15-45 yaş arası insanlar için dünya çapında önde gelen ölüm nedenleri arasında yer alıyor. Söz konusu yaralama olayındaki fail gibi ruhsal sorunları olan kişilerin gerek aileler gerekse kurumlar aracılığıyla tedavi ye yönlendirilmesi büyük önem taşıyor” dedi.
ŞİDDET TEŞVİK EDİLMEMELİ, ÖNLENMELİDİR
İçinde yaşadığımız toplumda şiddetin her türlüsüne prim vermeyen bir ahlaki ve hukuki sistemin benimsenmesi ve yaygınlaştırılması gerektiğini vurgulayan Keçe, “Şiddet önlenebilir. Bu kişisel bir düşünce değil, kanıtlara dayalı bir ifadedir, çünkü bireysel ve topluluk çabalarından ulusal politika ve yasama girişimlerine kadar dünya genelinde şiddeti önlemede başarı örnekleri bulunmaktadır. Öncelikle medya şiddeti teşvik eden yayınlardan vazgeçmelidir. Sevgi, barış, uzlaşmacı kültür ile kavga etmeden tartışma alışkanlığı genç nesillere kazandırılmalıdır. Sağlık kurumlarında, şiddetin önlenmesi, personelin korunması için gerçekçi, uygulanabilir planlar yapılmalıdır. Şiddetin daha sık rastlandığı acil servisler gibi birimlerde, fiziksel ortama ilişkin gerekli değişiklikler yapılmalıdır. Şiddete maruz kalan çalışanlara, anında ve yeterli güvenlik desteği sağlanmalıdır. Yaşanan şiddet eylemleri, kayıt altına alınmalı, hukuka intikal ettirilmelidir. Saldırganlar gecikmeden adaletin en sert hükmüne çarptırılmalıdır. Hasta ve yakınlarıyla yoğun teması olan birimlerde, eğitimli ve deneyimli personel istihdam edilmelidir. Meslek örgütleri, medya ile sağlıklı iletişim kurarak; olaylar hakkında kamuoyuna doğru ve çabuk bilgilendirme yapmalıdır. Ancak sağlık alanında hizmet verenlerin diğer iş alanlarında çalışanlara göre 16 kez daha fazla saldırıya uğradığı gerçeğini unutmadan, şunu da vurgulamak gerekir ki, sanki, hastalarla hekimler arasında bir çatışma varmış havası da verilmemelidir” dedi.